Ben Kimim

 
 
 
GÖÇMEN KUŞLARIN ROTASI, YAPILMASI PLANLANAN
İSTANBUL 3NCÜ HAVALİMANI ÜZERİNDEN GEÇİYOR!
ALARM ZİLLERİ ÇALIYOR!
 

Hürriyet gazetesinde havacılık konularının yayınlandığı Internet sitesi KOKPIT'te 21 Kasım Perşembe günü "Kuş göçünün rotası 3. Havalimanı üzerinden geçiyor!" başlıklı yazıyı büyük bir ilgiyle okudum.

Söz konusu yazıda şu cümle benim çok dikkatimi çekti: "Göçmen kuşlar ağırlıklı olarak Riva sulak alanı – Beykoz tepeleri üzerinden geliyor ve Garipçe – Demirciköy – Uskumruköy–Durusu hattını takip ederek Avrupa’ya çıkıyorlar. (Bu göç sonbahar döneminde tersine dönüyor ve kuşlar Boğaz’ı bu kez bu hattın biraz altından kat ediyorlar.).

Ben 11 yıldır yazıda sözü geçen Beykoz ilçesinin Karadeniz sahilindeki Riva köyünde oturuyorum. Yazıda Riva sulak alanından söz edilince o bölgede 11 yıldır yaşayan eski bir tayyareci olarak konuya müdahil olmayı ve görüşlerimi sizinle paylaşmayı arzu ettim.

Şimdi diyeceksiniz ki, 3ncü Havalimanı'nın yeri Başbakan tarafından tespit edilmiş ve karara bağlanmış. Artık bu karar alındıktan sonra o havalimanı yerinin çok sakıncalı olduğunu ortaya konacak kuvvetli gerekçelerin, söylenecek sözlerin alınan karardan dönülmesi için herhangi bir faydası olur mu? Hayır, hiçbir faydası olmaz! Şimdi görüşlerimi paylaşmak üzere size yazacağım bu yazıyı kaleme alırken harcayacağım zamanın tamamen boşa harcanacak bir zaman olduğunu ve buradaki görüşlerimin halen projeye karar veren makamlar tarafından hiçbir surette dikkate alınmayacağının bilincindeyim! Ama yine de bu görüşlerimi havacılık çevrelerine küçücük bir not düşmek amacıyla belirtmeyi bir görev sayıyorum.

İstanbul'da göçmen kuşların geçişlerini izleyen İstanbul Kuş Gözlem Topluluğu (İKGT) isimli bir kuruluş bulunuyor. Bu kuruluşun üyeleri kuşların göç mevsiminde İstanbul'un belli noktalarına giderek kuşların konakladıkları yerleri, uçuş rotalarını ve sayılarını gözlemliyor. Ben göçmen kuşlar konusunu merak edip kitapları karıştırdım ve göçmen kuşlarla ilgili epey bilgi sahibi oldum.

KOKPIT sitesinde yer alan söz konusu yazıda belirtildiği ve aşağıdaki haritada görüleceği üzere bu leylek arkadaşlarımız yumurtlamak ve böylece nesillerini devam ettirmek için sıcak Afrika ve Ortadoğu ülkelerinden soğuk kuzey ülkelerine giderken uçuş rotaları üç dar noktadan geçiyor: Batıda Cebelitarık Boğazı, ortada Tunus-Sicilya-İtalya güzergahı ve doğuda Türkiye, İstanbul Boğazı (ve İstanbul Boğazı üzerine bir mercek koyacak olursak), Boğaz'ın kuzeyindeki Riva - Beykoz Poyrazköy, Garipçe – Büyükdere ve…ve... YENİ YAPILACAK İSTANBUL 3NCÜ HAVA LİMANI hattını kullanıyorlar! İKGT gözlemcileri bu rotadan geçen değişik türdeki göçmen kuşların sayısının 1 milyon civarında olduğunu tahmin ediyor.

Doğu Afrika ve Ortadoğu bölgesinden Avrupa'ya doğru göç ederken bu arkadaşlar acaba neden İstanbul Boğazı'nın güneyinden; Pendik, Bostancı,Yeşilköy, Avcılar, Büyük Çekmece, Silivri civarında konaklamıyorlar da bir iki gün dinlenmek, karınlarını doyurmak ve uzun bir yolculuğa çıkmadan önce biraz nefeslenip güç toplamak için Riva sulak alanını tercih ediyorlar? Çünkü göçmen kuşların bir ila iki günlük geçici konaklamaları için gerekli ormanlık ve sulak alan İstanbul'un kuzeyindeki bu bölgede bulunuyor.

Ben 11 yıldır kuşların İlkbaharda gelişleri ile sonbaharda dönüşlerini Riva'daki evimizden şehre gidip gelirken ilgiyle izliyorum. Mart ayının başlarından itibaren o yoldan geçerken sulak alanda bizim arkadaşların gelip gelmediklerine bakıyorum. Mart ayının 15'inden bir hafta öncesi veya bir hafta sonrası ilk leylek kafilesi gelip aşağıdaki haritada işaret ettiğim Riva sulak alanına konuyor. Riva sulak alanının Kuzey-Güney istikametinde uzunluğu yaklaşık 3 km., Doğu-Batı istikametindeki uzunluğu, yaklaşık1,5 km civarında. Riva sulak alanının GOOGLE EARTH haritası aşağıda görülmektedir.

Geçen yıl Mart ayının ortalarında Riva bölgesine gelişlerinde yolun kenarında durmuş ve onların tam iniş anlarına tesadüf etmiştim. O gün çektiğim fotoğraf aşağıdadır. Fotoğrafı çektiğim nokta sulak bölgenin güney ucunda bulunmaktadır. Fotoğrafın karşısındaki tepenin sağ tarafında, yapılmakta olan Yavuz Sultan Selim köprüsüne bağlanacak çevre yolunun inşaatı halen büyük bir hızla devam etmektedir. (Köprüye verilen bu ismin çok yanlış ve birçok gönülleri rencide eden bir isim olduğu konusuna burada girmek istemiyorum).

Yeni yapılacak üçüncü Boğaz köprüsüne bağlanacak ve İstanbul'un kuzeyinden geçecek bu yolun güzergahıyla ilgili olarak geçen yıl bu zamanlar pek çok tartışmalar yapıldığını hatırlayacaksınız. O zamanlar basında, daha önce karar verilen yol güzergahında değişiklikler yapıldığı şeklinde haberler çıkmıştı. Yolun inşaatından sorumlu hükümet temsilcisi yaptığı bir basın toplantısında, basında yer alan haberlerin gerçek olduğunu, yol projesinin ilk taslağında tespit edilen yol güzergahının göçmen kuşların konakladıkları Riva sulak alanının ortasından geçtiği anlaşıldıktan sonra, bu alanın ikiye bölünmemesi için köprüye bağlanacak yol güzergahını ilk planladıkları yerden sulak alanın güney ucuna kaydırıldığını söylemiş ve bu haber basında yer almıştı. Göçmen kuşların konakladıkları bir bölgeyi korumak için böylesine büyük bir otoyol projesinde güzergah değişikliği yapılması düşüncesini doğayı sevenlerin elbette candan kutlaması gerekir.

Ancak bu noktada çok çarpıcı bir durum ortaya çıkıyor. İstanbul'un kuzeyinden geçecek 3ncü köprü yolu projesini yapan yetkili resmi makam bu bölgenin göçmen kuşların geçiş alanı olduğunu biliyor ki yolun güzergahını değiştiriyor. Göçmen kuşların havada uçaklar için bir tehlike teşkil ettiği de bu resmi makamlar tarafından biliniyor. Hükümetin resmi makamlarından biri, bu bölgede uçaklar için tehlike teşkil edecek bir yer olduğunu bilirken, nasıl oluyor da diğer bir yetkili resmi makamı göçmen kuşların geçeceği uçuş güzergahı üzerinde 6 adet iniş pistiyle dünyanın en büyük havalimanlarından birinin inşa edilmesine karar verebiliyor? Bunu anlamak mümkün değil!

Bu göçmen kuşlar her yıl binlerce kilometre uzaktan gelip ikmal üslerini hiç şaşırmadan elleriyle koymuş gibi buluyorlar. Bu sevimli kuşların gövdelerinin, kanatlarının bir yerinde sanki GPS sistemleri var! Biz pilotlar bile bazı hallerde yolumuzu şaşırırken bu arkadaşlar uçuş başlarında 1 derece bile hata yapmadan rotalarında uçuyor ve ikmal üslerini her yıl hiç şaşmadan buluyorlar. Riva sulak alanında leyleklerin konakladıkları çayırın kenarındaki yoldan geçerken eğer acelem yoksa arabamı yolun kenarına park edip yanlarına kadar gidiyor ve onların şirin kırmızı, sivri gagalarıyla sulak çayırın içinden buldukları yiyeceklerle karınlarını doyurduklarını ilgiyle seyrediyorum. Bu arkadaşların yanlarına kadar yaklaştığım halde en küçük bir telaş göstermiyorlar ve yemlenmelerine devam ediyorlar.

O yoldan geçerken bazen leyleklerin Riva sulak alanında ikmallerini tamamlayıp Avrupa yoluna devam etmek üzere kalkışlarına ve uçuş rotasına girmeden önce alan üzerinde toplanmalarına tesadüf ediyordum. Herhalde bu leylek arkadaşların aynen bizim geçmişte hipodrom üzerinden yaptığımız merasim uçuşlarında olduğu gibi uçuş kolunun önünde bir liderleri bulunuyor. Bu arkadaşlar herhalde liderinin kendilerine verdikleri bir işaretle bulundukları yerden kalkış yapmaya başlıyorlar. Size gönderdiğim fotoğrafta görülen küçük tepeliğin meydana getirdiği termik hava akımlarıyla çayırlık alan üzerinde dönmeye başlıyorlar ve döne döne yükselerek seyahat irtifasına çıkıyorlar. Uçuş kolunun lideri herhalde herkesin kalkışın tamamlayıp yerini aldığını anlıyor ki, Avrupa istikametindeki uçuş başına dönüp grubunu yola çıkarıyor. Avrupa istikametindeki kafilenin uçuş rotasının, takribi olarak yeni yapılacak 3'ncü Havalimanı üzerinden geçtiğini gözlerinizle görüyorsunuz.

Ben 1976 -1979 yıllarında o zamanki ismiyle Mürted (Akıncı) Üssü'nde Harekat Komutanı olarak görev yaparken ana pist, emercensi pist ve taksi yollarının tamiri sebebiyle 141'nci ve 142'nci F-104 filolarının başında, İncirlik Üssü'ne intikal etmiş ve orada üç yaz mevsiminde toplam 9,5 ay görev yapmıştık. İncirlik Üssü'ne intikalimiz, iki defasında leyleklerin göç mevsimine denk gelmişti. Adana bölgesinde, İstanbul Riva'dakine benzer şekilde leyleklerin konakladıkları ikmal alanları İncirlik meydanının tam güneyinde bulunuyor. Biz uçuş kulesinde görevli arkadaşlarla konuşmuştuk. Onlar ellerinde dürbün, bu leyleklerin yerlerini bize bildirirler, biz de uçuşta onların bulunduğu bölgeden geçmezdik. İnanın, İncirlik'te peş peşe geçirdiğimiz üç mevsim boyunca meydan civarında uçan leylek sürüleri bizim en büyük korkumuz olmuştu.

Avrupa istikametinde Mart ayının ortalarında başlayan bu göç Mayıs ayının ortalarına kadar yaklaşık iki ay kadar sürüyor. Avrupa'dan dönüşleri de Ağustos ayının ortalarında başlayıp Ekim ayının ortalarına kadar yaklaşık iki ay kadar devam ediyor. Avrupa dönüşlerinde de yine elleriyle koymuş gibi Riva sulak alanına inip ikmallerini yapıyorlar. Bu göçmen arkadaşların İstanbul Boğazı'nın kuzeyini kullanmalarındaki süre, gidiş ve dönüşleriyle birlikte toplamda yaklaşık 4 aylık bir devreyi kapsıyor. İşte Başbakan'ın kararıyla İstanbul Boğazı'nın kuzey batı noktasında inşa edilmesine karar verilen 3ncü Havalimanı, bir yılın 4 ayını, diğer bir ifadeyle bir yılın 3'te 1'lik süresi boyunca uçaklar için çok büyük tehlike doğuracak büyüklükteki göçmen leylek sürülerinin geçtiği rotanın tam göbeğinde inşa ediliyor! İstanbul Boğazı'nın kuzeyinde, göçmen leyleklerin geçtiği uçuş rotasının haritası aşağıda görülmektedir.

Yerde bu kadar sevimli olan bu arkadaşlar ne yazık ki havada pilotların korkulu rüyası oluyor. Ansiklopediden çıkardığım bilgiye göre bir leyleğin uzunluğu 100-115 cm, ağırlığı 2,3 ila 4,5 kg. kanat açıklığı 155–215 cm.dir. Yine ansiklopediden çıkardığım bilgiye göre yerli cins küçük martıların ağırlığı 120 gram boyu 30 cm; büyük boy martıların ağırlığı 1,75 kg., boyları 75 cm.dir.

Belli ağırlıktaki bir kuşun uçağa çarpması halinde, çarptığı yerde meydana getireceği hasar, uçağın o anda uçtuğu süratle orantılıdır. Eğer uçak 200 knot süratle uçuyorsa rölatif (izafi, göreceli) olarak bu uçağa 3-4 kilo civarında bir cismin 200 knot süratle çarptığını; eğer uçağın sürati 300 knot ise yine rölatif (izafi, göreceli) olarak uçağa 3-4 kilo bir cismin 300 knot süratle çarpmış olduğu anlamına geliyor. Tabii bu ağırlıktaki bir cismin uçağın kanadına gövdesine çarpmasından daha tehlikeli olarak hava alığından motorun içine girmesi halinde meydana getireceği hasarları da tecrübelerimizle çok iyi biliyoruz.

Uçak imalatçı firmaları imal ettikleri uçakların kanopileri, gövde, kanat, kuyrukları ve özellikle motor hava alığı ve motorları üzerinde kuş çarpmalarından meydana gelebilecek hasarları ölçmek için çok ilginç bir metot kullanıyorlar. Yerde park halindeki uçağa belli mesafeden aynen bir hedefe topla ateş eder gibi değişik ağırlıktaki kuş, tavuk, leylek ve kartal ölüleriyle ateş edip gövde, kanat, kuyruk ve kanopi üzerinde meydana gelecek hasarları bizzat tespit ediyorlar. Bu atış testleri sırasında, bir güvercin veya martı büyüklüğünde nispeten küçük kuşlar ile bir leylek veya kartal büyüklüğündeki kuş ölülerinin meydana getirdiği hasar ve tahribatın kuşların büyüklüklerine göre farklı olduğu tespit ediliyor. Bu vesileyle şunu da belirtelim ki kuşlar arasında havada pilotlara hiç zararı dokunmayanlar, karga, alakarga ve saksağan türü kuşlardır. Çünkü bu karga türleri dünyanın en zeki kuşlarıdır. Ne havadaki uçağa, ne de yolda giden araçlara karga familyasından bir kuşun çarptığı görülmemiştir.

Güvercin ve martı gibi küçük kuşlarla leylek gibi büyük kuşların uçaklara çarpmalarında meydana gelen tahribatın farklı olacağı üzerinde neden böylesine ayrıntıya girdiğimi izah edeyim. İstanbul hava sahasında, Yeşilköy üzerinde uçaklara çarpan güvercin ve martı türü kuşlar ile halen yapılmasına karar verilen İstanbul 3ncü Havalimanı faaliyete geçtiğinde bu bölgede uçacak uçaklara çarpacağına muhakkak gözle bakılan leyleklerin meydana getireceği tahribatın büyük olacağını matematiksel olarak dikkatinize sunmak istedim. Benzetmek gerekirse, Yeşilköy üzerinde bir uçağa çarpacak bir martının tahribatı 12.7 mm.lik bir merminin yaratacağı tahribata benzer olacaksa, 3ncü Havalimanı üzerinde bir uçağa çarpacak leyleğin tahribatı, 20 mm veya 30 mm.lik makineli top mermisinin yaratacağı tahribat gibi olacaktır.

Uçuculuk hayatımızda kuş çarpması olayları çoğumuzun başına gelmiştir. Kuş çarpması sebebiyle uçakları üzerinde ağır hasarlar meydana geldiği halde meydana dönüp inen arkadaşlarımızdan başka uçağını kontrol edemeyip paraşütle atlayan arkadaşlarımızın olduğunu biliyoruz. Kuş çarpması olayı benim iki defa başıma geldi. Bir defasında Balıkesir'de F-84F ile uçarken kanopi ön camına kuş çarpınca ön kanopi camı kıpkırmızı bir kan tabakasıyla kaplanmıştı. Ön camdaki kan tabakasından ileriyi görüşüm kapanınca kanopinin kenarından bakarak inişimi tamamlamıştım. O uçuşta eğer bu kuş kanopi camına çarpmak yerine hava alığından motora girseydi acaba ne olurdu diye düşünmüştüm. Bir defasında da Eskişehir'de T-33 uçaklarında öğrencime iniş kalkış çalışması yaptırırken iniş takımları aşağıda, son dönüşte sağ iniş takımına çarpan kuş iniş takımı kapakları üzerinde oldukça büyük bir hasar meydana getirmişti. Bu hasar o zamanlar Eskişehir Hv.İkm.Bkm.Merkezinin bugün bile simalarını hatırladığım çok tecrübeli sivil ustaları tarafından iki gün içinde tamir edilmiş ve uçak uçuşa verilmişti. Merzifon'da F-86'larda uçarken bir arkadaşımın uçağının motoruna tam kalkışta kuş girmişti. Motora kuş girdikten saniyeler içinde EGT (egzos harareti) saati yükselmeye başlamış. Arkadaşım, bulunduğu noktadan hemen rüzgar altı bacağına dönüp inişini yapmış ve pist sonunda motoru durdurmuş. Eğer bu olay pistin hemen yakınında olmasaydı, arkadaşım büyük ihtimalle daha büyük bir problemle karşılaşacaktı. Eskişehirde T-33'lerde bir öğretmen arkadaşım da iniş için yaklaşırken gövde altında hidrolik borularının geçtiği kısma iri bir kuş çarpmış ve hidrolik borularını patlatmıştı. Bu çarpmayla uçağın hidroliği boşalınca uçuş kumandaları sertleşmiş, pilot manuel usülde kumandaları hareket ettirmek için büyük bir güç kullanarak pisti karşılamıştı. Boşalan hidrolik sıvısı egzos gazının sıcaklığıyla tutuşmuş ve uçağın arkasından bir alev huzmesi uzamıştı. Arkadaşım arkasındaki alev huzmesiyle bu şekilde pisti tutturup inişini yapmış, pist sonunda durduğunda akan hidroliğin çıkardığı yangın söndürülmüştü. Eskişehirde diğer bir olayda, bir F-4E Phantom uçağı, Osmaniye atış sahasına hava yer atışı için yaklaşırken her iki motoruna giren kuşlar sebebiyle motorlar durmuş ve her iki pilot paraşütle atlamışlardı. Yine Eskişehir'de hava yer atışı için Osmaniye atış sahasına özel silah atışı için 500 knot süratle alçaktan yaklaşan F-100D uçağına çarpan kuş kanopiyi parçalayıp kokpite girmiş, şans eseri yaralanmayan ancak üstü başı kan içinde kalan pilot arkadaşım uçağın süratini düşürüp kontrolünü sağladıktan sonra meydana dönüp inmişti. Bu anlattıklarım sadece yakın arkadaşlarımın başına gelen olaylardır. Hava Kuvvetlerimizde buna benzer daha yüzlerce kuş çarpması olayı meydana gelmiştir.

Kuş çarpması sonucu biz Hava Kuvvetlerimizde şehitler de verdik. Deniz atış eğitimleri için İncirlik meydanına intikal eden filolardan ayrı tarihlerde bir F-5 uçağı ile bir F-84F uçağına deniz hedeflerine atış eğitimi esnasında martıların çarpması sonucu uçaklar düşmüş ve pilotlar şehit olmuştu. Son görev yaptığım Diyarbakır'da 182nci Filo'da CF-104'ler (Kanada F-104'leri) ile uçuşlarımı tamamlarken, 184ncü RF-5 Keşif Filosu'na yeni atanan genç bir teğmenin 17 Şubat 1987 tarihinde tek kişilik RF-5A uçağına kuş çarpması sonucu uçağının düşüp şehit olması hepimizi üzmüştü. Kazanın olduğu gün baş sağlığı dileklerimi iletmek için 184ncü filoya gitmiştim. O günkü uçuşta şehit olan genç teğmen, Filo Komutanının kolunda uçuyormuş. 2000 feet civarında uçarken lider aniden önlerinde bir kuş sürüsü görmüş. Bir an kolundaki uçağa baktığında uçağın kanopi ve kokpitini kıpkırmızı kan içinde görmüş. Pilota atla diye ikaz etmiş ama pilot zaten kuşun çarpmasıyla ne yazık ki o anda hayatını kaybetmiş.

Havayolu taşımacılığında da bu şekilde kuş çarpması olaylarının meydana geldiğini biliyoruz. Ben bu yazıyı kaleme alırken sadece son 10 gün içinde Türk Hava Yollarının iki uçağına kuş çarpma olayı yaşanmıştır. Olaylardan birinde, Türk Hava Yollarının Atatürk Havalimanı'ndan kalkan dört motorlu bir Airbus A340 uçağının motorlarından birine kuş girmiş ve pilot geri dönüp havalimanına iniş yapmıştır. Yine THY'nin çift motorlu Boeing 777-300 ER uçağına kuş çarpmış ve pilot Karadeniz üzerinde yakıtını boşalttıktan sonra geri dönüp havalimanına inmek zorunda kalmıştır. GOOGLE arama satırında "Uçak motoruna kuş girmesi olayları” yazdığınızda Türkiye'de havayolu uçaklarına son yıllarda 160 kuş çarpma olayı olduğunu göreceksiniz. Havayolu uçakları 2 veya 4 motorlu olduğu için motorlardan biri elden çıksa bile diğeriyle gelip inebiliyor. Ama o durumda da yolcuların uçak değiştirmesi, uçağın bakıma alınması gibi sebeplerle zaman ve para kaybı meydana geliyor.

Havayolu taşımacılığında herhalde akıllardan hiç çıkmayacak olan kuş çarpma kazası 15 Ocak 2009 tarihinde, New York yakınlarındaki LaGuardia havalimanında meydana gelmiştir. O gün US Air Havayolu^na ait çift motorlu Airbus A320 uçağının her iki motoruna kalkıştan hemen sonra 2.818 feet irtifada kuşların girmesiyle her iki motoru da durmuştur. Uçağın Kaptan Pilotu Sullenberger ile Yardımcı Pilotu Skiles, durmuş motorla uçağı hemen yakındaki Hudson nehrine indirmişlerdir. Pilotların üstün yetenek ve tecrübeleri sayesinde büyük bir faciayla sonuçlanacak bu kazadan 5 kişilik uçuş mürettebatı ve 150 yolcu burunları kanamadan kurtulmuşlardır. Ben bu uçuşun simülasyonunu bilgisayarımın Microsoft Uçuş Simülatörü'nde Airbus A320 uçağıyla New York LaGuardia pistinden kalkarak denedim. Alçak irtifada her iki motoru duran bir uçakla Hudson nehrine inişin ne kadar zor olduğunu simülatör uçuşumda gördüm ve bu mucize gibi inişi yapan pilotlara şapka çıkardım!

LaGuardia havalimanından kalktıktan sonra düşen Airbus A320 uçağı kazasıyla ilgili çok önemli gördüğüm bir noktayı dikkatlerinize sunmak istiyorum. O uçuşta kalkış esnasında uçağın kumandaları yardımcı pilot Skiles'da imiş. Pilot Skiles uçağı yerden kestikten sonra ilerde "V" şeklinde kolda uçan bir kaz sürüsü görmüş ve Kaptan Sullenberger'e göstermiş. Tam da o esnada diğer bir kaz sürüsünün içine girmişler Bu noktaya çok dikkat! Eğer havada bir yerde "V" şeklinde kaz sürüleri veya leylek sürüleri görüyorsanız, bilin ki siz o kuşların tam göç yolları üzerinde uçuyorsunuz demektir. Kazların büyüklüğünün de güvercin veya martıların büyüklüğünden en az iki üç misli fazla olduğunu dikkate alın. Öyle anlaşılıyor ki Kuzey Amerika'nın doğu bölgesinde yaban kazlarının göç yolları üzerindeki uçuş rotaları New York bölgesinden geçiyor. Şimdi lütfen "ne alaka" demeyin. ama, ben iri göçmen kuşların geçiş güzergahı üzerinde bulunan LaGuardia meydanı ile yine iri göçmen kuşların geçiş güzergahı üzerinde bulunan İstanbul'un kuzeyinde yapılacak 3'ncü Havalimanı arasında bir benzerlik buluyorum. İstanbul'un güneyinde Yeşilköy civarında, havayolu uçaklarına tehlike yaratan kuşlar martı veya güvercin gibi nispeten küçük kuşlar iken, kuzeyde, yeni yapılacak 3'ncü Havalimanı üzerinde tehlike yaratacak olanlar, ayni LaGuardia'da olduğu gibi, büyük kuşlar olacaktır. Son 10 gün içinde Yeşilköy civarında iki THY uçağına çarparak onların geriye dönüp meydana inmelerine sebep olan martı veya güvercinler yerine bu uçaklarımıza o kuşların iki üç misli büyüklüğündeki leyleklerin çarpması halinde meydana gelecek kazayı ben düşünmek bile istemiyorum!

Amerikan Federal Havacılık Kurulu (FAA) her 5000 uçuştan1'inde kuş çarpması olaylarına rastlandığını tespit etmiş. Ben bu 5000/1 kuş çarpması oranı üzerinde biraz kafa yordum. FAA'nin kayıtlarında kuş çarpma olaylarının meydana geldiği yer ile uçağın sürati, irtifası gibi veriler mutlaka vardır. FAA'nın kayıtlarında bulunan bu kuş çarpma olaylarından kaç tanesinin göçmen kuşların uçuş rotaları üzerinde meydana geldiğini ben çok merak ediyorum. Eğer 5.000/1 kuş çarpma rakamı tüm bölgeler yerine sadece göçmen kuşların geçiş bölgeleri üzerinde tespit edilseydi, 5.000 uçakta 1 uçak yerine 4.000 uçakta 1 veya 3.000 uçakta 1 uçağa kuş çarpma olayı meydana geleceğine kesin gözle bakılmalıdır.

Şimdi sadece İstanbul bölgesindeki uçuşları mercek altına alacak olursak, Yeşilköy bölgesinde genellikle serçe, güvercin ve martı gibi nispeten küçük boydaki kuş çarpmaları meydana gelirken, 3ncü Havalimanı bölgesinde bu küçük kuşlara ilave olarak bu kuşların en az iki-üç misli ağırlığındaki leyleklerin çarpacağını ve yukarıda izah edildiği şekilde ağır kitleye sahip olan bu kuşların uçaklar üzerinde yapacağı hasarın da küçük kuşların hasarına oranla çok daha büyük olacağı kabul edilmelidir.

KOKPIT.aero'da çıkan yazıda 3ncü havalimanın İstanbul'un kuzeyinde inşa edilmesi yerine güneyinde, mesela Silivri bölgesinde inşa edilmesi tavsiye ediliyor. Ben de bu görüşe tamamen katılıyorum. İstanbul'un güneyinde, göçmen leyleklerin çarpma tehlikesinden uzak yerler varken neden ille de kuzey bölgesinde ısrar edilmesinin sebebini anlamıyorum.

İstanbul'un kuzey bölgesinde kuşların göç mevsimleri olan ilkbahar ve sonbahar aylarında 4 aylık süre boyunca, yaklaşık 1 milyon kuşun tam üzerlerinden geçeceği bilimsel olarak tespit edilmiş bir bölge üzerinde uçacak uçaklara kuşların çarpacağına ve bu çarpmalar sonucu çok üzücü olayların, belki de ölümle sonuçlanacak kazaların meydana geleceğine şimdiden kesin bir gözle bakılmalıdır. Dolayısıyla, İstanbul 3ncü Havalimanı'nın kuşların göç bölgesinde inşa edilmesine karar verilmesi, hukuk diliyle söylemek gerekirse taammüden işlenen bir suç mahiyetindedir.

NOT: Türk Dil Kurumu'nun Türkçe Büyük Sözlük'ünde "taammüden" kelimesinin anlamı şöyle izah ediliyor:
zf. (taammü'den) 1. Bilinçli bir biçimde, önceden tasarlayarak, bile bile, kasten. 2. (hukukta) İşlenecek bir suçu önceden planlayarak, planlı bir biçimde, tasarlayarak.

Yazımı şu cümleyle bitirmek istiyorum. Göçmen leyleklerin yılın dört ayı boyunca tam üzerinden uçacakları bir bölgede 6 adet uçuş pistiyle dünyanın en büyük havalimanlarından birini inşa etmek en hafif deyimiyle ilme kılıç çekmektir. Göçmen leyleklerin uçuş rotalarının tam göbeğinde inşa edilecek 3ncü hava limanı tamamlanıp uçuşa açıldığında eğer bir havayolu uçağımız bu kuş sürülerinden birine girip düşer ve içindekiler ölürse, bugün bu meydanın inşa edilmesine karar verenlerin acaba vicdanları sızlamayacak mı?

Ben bu yazıyı hazırlayıp uyarı görevimi yaptıktan sonra, İstanbul'un kuzeyinde 3ücü Havalimanı faaliyete geçtiği zaman, bu meydandan uçuş yapacak sevgili pilot arkadaşlarım ile uçuş ekiplerinin ve taşıyacakları yolcuların şanslarının bol olmasını bütün kalbimle diliyorum!

İrfan Sarp
Emekli Hava Pilot Tümgeneral
email: isarp56@gmail.com